“Bir gün sohbete, Hizbüttahrir benzeri radikal bir gruptan birisi gelmiş, gençleri tahrik ediyor: “İnfirû hıfâfen ve sikâlen…” (Tevbe, 9/41), yani “Kolaylık ve güçlük, zenginlik ve fakirlik, sağlık ve hastalık hâlinde seferber olunuz!” meâlindeki âyeti okuyarak, oradakileri pısırıklıkla itham ediyordu. “Ne olacak bu kitapları ve bu Gençlik Rehberlerini okumakla?” gibi sözlerle onları aşağılayarak sokağa dökmek istiyordu. O; imanı kavî, ahlâklı ve faziletli insan yetiştirme gibi hizmetleri boşuna uğraşma sayıyordu. Gözünü idareye ve güce diktiği için “Yanlış yoldakilere topuzu indirir, yola getirirsiniz!” diyordu. Bu esnada, bir kenarda bu konuşmayı dinleyen Eşrefpaşalılardan Münir Bey birden bire söze karıştı; gömleğini sıyırdı ve vücûdundaki bıçak yaralarını ve cam kesiklerini göstererek, “Haydi bakalım benim gibi adamları, sopayla yola getir! Kaç defa karakollarda dayak yedim, hapislerde yattım. Kimse beni yola getiremedi, getiremezdi de… Ama sağ olsun, bu pısırık diye hakaret ettiğin arkadaşlar, benim gibi bir serkeşle ilgilenip bu Risaleleri okuya okuya, gençliğe rehber olacak nasihatleri anlata anlata beni kötülüklerden kurtardı. Sen boşuna konuşuyorsun arkadaş!” dedi.”