Raportörler, Hocaefendi’nin 19.10.1976 yılında Menemen’de verdiği bir vaazdan, şöyle bir alıntı yapıyorlar:“…İşte bu aziz güruh, cehennemin üzerinden geçerken dahi cehennemin alevlerini söndürecek nurları…” (1976-10-19_Gonul Dunyamizdan-10 – Azim ve kararlilik (Menemen), 53 dk.). Ve bu yaptıkları alıntıyı delil göstererek şu iddiaları öne sürüyorlar:
Gülen, kendi örgütüne mensup olanların nurlarının Cehennem alevlerini söndüreceğini iddia etmektedir. Bu bir din istismarıdır. Kur’an ve Sünnet’e kesinlikle aykırıdır. Sadece Allah’ın bilebileceği gaybî konularda konuşmak, insanları aldatmak, iman açısından problemlidir.[1]
Şimdi öne sürülen bu iddiaları cevaplamaya geçiyoruz:
1. İddia başlıkları
Raportörlerin genel tutumlarına bakınca, nedense ısrarlı ve kasıtlı bir biçimde, sadece itikadî bir sapma delili çıkarma gayretinde olduklarını görüyoruz. Hiç alâkasız, hatta sosyal ve ahlakî bir meselede bile, Hocaefendi’nin söylediklerinden inanç problemi çıkarabilmek için metinleri bağlamlarından koparıyor, anlamı tahrif ediyorlar. Bütün bunlar göz önüne alındığında, asıl amaçlarının makul ve vicdanî bir eleştiri yapmak değil, Hocaefendi’yi ve takipçilerini dini sınırların dışarısına çıkararak itibarsızlaştırmak olduğu görülüyor. Bunun için de Hocaefendi nerede, hangi bağlamda bir söz söylemiş olursa olsun, raportörler hep aynı şeyi anlıyorlar. Bediüzzaman’ın ‘Nazarla niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder.” dediği gibi, Hocaefendi’yi de takipçilerini de peşin bir hükmün rengine boyuyorlar. Konu doğrudan itikadi bir bağlam içermese de onlar, mutlaka bu konuyu itikadi bir sapma olarak değerlendirip Hocaefendi ve çevresini İslam dairesi dışına çıkarma gayretine kapılıyorlar. İşte bundan ötürü de neredeyse bütün iddia başlıklarını, inanç esaslarıyla irtibatlandırarak atıyorlar.
Yine bu gayelerinden olsa gerek, “Hocaefendi cemaatinin nuru cehennemin alevlerini söndürüyor.” şeklindeki iddialarını da iman problemi olarak sunuyorlar. Burada ortaya atılan iddialar, bu bölümün “Nebilerin gıpta ettiği cemaat” başlığı altında ileri sürülenlerin özetinden ibaret.
Başlıklarda kullanılan “Nebilerin gıpta ettiği cemaat” ve “Cehennemin ateşini söndürenler” cümleleri, Peygamberimiz’in (sas) hadis-i şeriflerinden alınma. Rapor yazarları, Hocaefendi’nin, Diyanet’in bir vâizi olarak cami kürsüsünden, yıllar önce, müminlerin ahirette karşılaşabilecekleri bir tablo ile ilgili naklettiği hadisi, yıllar sonra, kendi cemaatinin cehennemin ateşlerini söndüreceği iddiası şeklinde, çarpıtarak yorumluyorlar. Önce konu ile ilgili hadisleri verelim:
“Kıyamet günü Cehennem mü’mine “Çabuk geç ey mü’min, senin nurun benim alevimi söndürüyor.” diyecektir.”[2]
“Benim Celalim için birbirini sevenlere kıyamet gününde nurdan minberler vardır. Onlara peygamberler ve şehitler gıbta ederler.”[3]
Rapor yazarları, Hocaefendi’nin cami cemaatine anlattığı hadisten yola çıkarak kurulan cümlelerde bir iman problemi, Kur’an ve Sünnet’e ters bir yaklaşım olduğunu iddia ediyorlar. Bu derece ağır ithamlar da şu alıntı üzerinden yapılıyor: “İşte bu aziz güruh, cehennemin üzerinden geçerken dahi cehennemin alevlerini söndürecek nurları…” (Rapor, s.108.) Alıntı bu; ve hepsi bu kadar. Bu alıntıda hadis-i şerif mealinden başka hiçbir şey yok. Bütün fırtına “işte bu aziz güruh” ifadesi üzerinden koparılıyor. Hocaefendi’ye göre “İşte bu aziz güruh” kimdir? Alıntının öncesinde ve sonrasında bir açıklama var mı?
Hocaefendi, hadis-i şerifte geçen “Nebiler onlara gıpta edecek” ifadesi yanlış anlaşılmasın diye önce bir kayıt düşmüş: “Nebiler beşerin en büyüğüdür. Mutlak fazilet onlara aittir. Hiçbir veli onun seviyesine çıkamaz.” Sonra da o “aziz güruh”un kimler olacağını şöyle yorumlamıştır:
- “Kur’an’ı yeniden ihya edenler; köy köy, kasaba kasaba, kent kent karanlık ufuklarını onunla aydınlatanlar. Karanlık devirde elinde şem’a ile nur taşıyanlar; sokak sokak dolaşıp, nur taşıyanlar. Karanlık gönüllere nur fışkırtanlar; Ahir zamanda Kur’an’a sahip çıkanlardır.
- Allah’ın maksadını matlubunu Kur’an’ın içinde anlayanlar. Cenab-ı Hakkın isteklerine karşı serfuru edenler. ‘Emrin nedir Allah’ım! Bel kırmaya geldik?’ diyenler.
- İşlerin muattal kaldığı devirde, bütün işlerin zayıflara, gariplere kaldığı bir devirde, bu garipler çelimsizliklerine rağmen işe sahip çıkanlar. İşte nebilerin ve velilerin gıpta edeceği ama ne nebi ne de veli, ne sıddık ne de şehit bu büyükler güruhu Ahir zamanda Kur’an’a sahip çıkan kimselerdir. Onu terdad edenlerdir.”
- Karanlık bir devre ışık saçmanın mükafatı olarak işledikleri işin cinsinden mükafatlandırılacaklardır. Onları Allah Teâlâ Hazetleri tenvir edecek. Dünyaları aydın, ahiretleri aydın, dünya ve ahiret saadetine nail olacaklar. Saitlerin saidi, bahtiyarların bahtiyarı Hz. Muhammed’in (s.a.s.) arkasında toplanacaklar. (1976-10-19_Gonul Dunyamizdan-10 – Azim ve kararlilik (Menemen), dk. 53:00-55:02.)
2. Niyet okuma
Rapor yazarları Hocaefendi’nin 1976 senesinde cami cemaatine verdiği vaazdan yaptıkları bu alıntı üzerine, alaycı bir dille, Hocaefendi’yi dini istismar etmekle suçlamaktadırlar. Raporda geçen ifadeler aynen şöyle: “Gülen, kendi örgüt mensupları ile ilgili iltifatlarındaki çıtayı biraz daha yükseltmekte ve onların nurlarının, Cehennem alevlerini söndüreceğini ileri sürmektedir. Bu tarz bir söylem kesinlikle Kur’an ve Sünnet’e aykırıdır. Bu bir din istismarıdır. Sadece Allah’ın bileceği gaybî konularda konuşmak ve insanları aldatmak, iman açısından problemlidir.”
Zamanı, zemini, muhatapları ve hatta bu hususta vârid olmuş hadisleri bile dikkate almadan yapılan bu ithamları insaf ve sağduyu ile açıklamak mümkün değildir. Bu şekilde bir yaklaşım açık bir bühtan ve niyet okumadan başka bir şey olmasa gerek. Oysaki niyet okuma yerine, Hocaefendi’nin kendi yaptığı yorumlar dikkate alınsaydı ve “Şu sebeplerden dolayı bu hadis Hocaefendi’nin dediği gibi yorumlanamaz.” denilmiş olsaydı en azından eleştiri etiği açısından uygun bir davranış sergilenmiş olurdu.
Sadece bu cümleler bile Rapor yazarlarının hak ve hakikati ortaya çıkarmak, gibi bir maksadının olmadığını açığa vurmaktadır. Belli ki raportörler, verilen talimat üzerine, Hocaefendi hakkında kapsamlı bir itibar suikastı gerçekleştirme niyetindedirler. Hocaefendi yalnızca hadis meali bile nakletse, artık otomatikleşmiş bir tavırla “bundan nasıl bir itikadi sapma üretebiliriz” düşüncesiyle hareket etmektedirler. Bunun için de mümkün olduğu yerde onun ifade ve ibarelerini kırparak ya da çarpıtarak, mümkün olmadığı yerde de niyet okuması yaparak bu amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadırlar. Hocaefendi’nin “gaybı bilme iddiasında olduğu” ve “kendi cemaatinin nurunun cehennemin ateşini söndüreceğini söylediği” gibi iddialarında ise hem tahrif ve çarpıtma hem de niyet okuma yöntemi kullanılmıştır.
[1] Diyanet İşleri Başkanlığı, Rapor, s. 108.
[2] Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 22: 258; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ ve tabakatu’l–asfiya, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-arabî 1988, 9: 329.
[3] Tirmizî, zühd 53; Ahmed ibn Hanbel, el-Müsned, 5: 229.