Açıklama
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
***
Bir Kurban Bayramı arifesinde almışlardı bizi içeri… “Allah’ım!” diye yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban gerekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
***
“Nasıl olur ki?!” diye düşünüyordu. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlardı… Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
***
Oğlum hala gizli görevde olduğumuzu sanıyor. Ne zaman bir yere gidecek olsak, “gizli göreve mi gidiyoruz baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “Siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyor. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik yapıp top oynadık. Elektronik kelepçeyle yaşamak zorunda kaldığım günlerde ona hep “rahatsız olduğum” yalanını söylüyorduk. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye haykıracaktı.
***
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapmış ve şoförle muavinin konuşmasına şahit olmuştum. Muavin yapılan operasyonları tasvip etmemekteydi ve “Bunlar da iyice saçmaladı.” diyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşıyordum…
***
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan otlarını gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.